15 Ocak 2007 Pazartesi

ORBAY EKEN: BASİTTEN SADELİĞE




BASİTTEN SADELİĞE


RESİM: WASSİLY KANDİNSKY


                                                                                                                                                                              



Her şey basitten karmaşığa doğru gider..Her şey bize basit görünebilir duyularımız çünkü ancak bize o kadarını verebilir.Algılarımız çıplak duyularla hareket etmeye ve algıladıklarını bu şekilde kaydedip düşünmeye alışıktır..Bu yüzden basitliğin ardında bir şekilcilik ve içeriksizlik saklıdır.

Çıplak gözle gördüğümüz yıldızları parlak ışıklar olarak düşünür ve en fazla romantik bir biçimde gökyüzünü süslediğini düşleriz.Fakat yıldızın yapısında ve içeriğinde taşıdığı gerçeklik aklımızdan pek geçmez.Yıldızın çapı,Yıldızın şekli,yıldızın evren içindeki yeri vs..Bunlar çoğu zaman bizi ilgilendirmez.Çünkü o yıldızın hayatımızda pek önemli bir yeri yok gibi görünür gözümüze..Yıldız kayar dilek tutarız bazen sadece..Fakat yıldızın neden kaydığını evrende veya doğada meydana gelen olayların bir şekilde bizi de etkilediğini aynı olayların dünyamızı da güç durumlara sokabileceğini pek düşünmek istemeyiz..Çünkü gerçekçi olarak bütünün bir parçası olduğumuzun pek farkında olmamakla beraber zincirin halkalarının nasıl birbirini etkilediğini de enine boyuna düşünemeyiz..Bu şuna benzer evde kaybolan bir şeyin gün gelince lazım olup değerinin artacağını hesap edememeye..Çünkü evdeki her şeyin kendine göre bir yeri ve işlevi vardır.Bu bakımdan bir bütünlük arzeder.İşte tüm bu gerçekçilikten uzak nedenlerden ve düşüncedeki hesapsızlığımızdan dolayı basiti sadeye tercih ederiz..

İki insan düşünelim ve bu insanlara Mars’a gitmeyi düşünüp düşünmediklerini soralım..Ve nasıl sorusunu da ekleyelim..

Birisi kendisini bir gün düşmüş bir uzay gemisiyle ve ya uzaylılarla seyahat ederek Mars’ta hayal ederken,Diğeri astronot olmayı ve uzay istasyonlarında çalışıp bu hedefte ilerlemeyi düşündüğünü söylesin.

Acaba hangisine inanırsınız..

İkinciye tabii ki..Ama insanların çoğu birinci örnekteki gibi düşlüyor çoğu davranışında veya olaylarda bu tip tepkiler veriyor..Bunun adı basitlik veya bireysellik ne derseniz deyin.Topluma veya kendine yaşadığın dünyaya yabancılaşma belki daha uygun olur.. 

Basit yaşayacağız derken şekilciliğe ve karmaşaya düşmemek elde değil demek ki..
Bu arada bizim basit dediğimiz sade olmasın! ..
Basitle sadeyi karıştırınca tabii ki hayatımızda tencere kapağı gibi yuvarlanıp gidiyor fakat bir türlü tenceresini bulamıyor..

Sade gösterişsiz fakat enine boyuna hakim mağrur ve gerçekçidir..Oysa basit kendinden ve dünyadan habersiz sadeye özenen içi boş düşe kalka ilerleyen görünenin ardında görünmeyeni hiç bilmeyen hayalci uyduruk bir şeydir..

Tabii ki sadenin asaleti kalıcı olurken basitin foyası çabuk ortaya çıkıyor.. 

Geriye pek bir şey kalmıyor yaşamı anlamaktan başka..

İşler nasıl yürüyor görmek lazım..Yaşam biz var olsak da olmasak da akıp gidiyor aynı zamanda sürekli değişiyor..Akıntıya karşı kürek çekmekten vazgeçip gerçekçi olarak akıntıya karışmanın zamanı geldi..Tüm sadeliğimizle ve bütünlüğümüzle bu akıntının bir parçasıyız ve akıntıya yön veren de bu bütünlük işte..Bu bütünlük içersinde tüm normları değerlendirmeli ve kendi yerimizi tespit edip diğerleriyle birlikte bu uğurda mücadele etmeliyiz,bu normların altında ezilmemek için aynı zamanda insanca sade veya sadece insanca yaşayabilmek için..

‘’Hayatın nasıl akıp gittiğini gerçekçi olarak göremeyenler; bu akış içerisinde kaybolur, yitip gider ve ne kendi hayatına ne de akıntıya yön veremeden basitliğin veya basitliğin ardındaki görünmeyen karmaşanın uyduruk bir parçası olmaktan kurtulamadan yok olup giderler..’’ 




ORBAY EKEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder