TÜRKÇE ÖPÜYORDUN BENİ
rüzgâr, giyitini çıkarmış örtmek için gecenin karanlık yüzünü, şehir utanç içinde
gözlerimde bir yanma ki sorma; uykusuzluk mu, sensizlik mi bilmiyorum
ikisi de olabilir, başka bir şey de; mesela ellerimde unutmuştun en son ellerini
ellerin cayır cayır yangındı, alenen yanıyorum ben de tepeden tırnağa
mahmur bakışlarında biriken mamur hüzünleri de yedeklemiştim kalbime
haberin olmamıştı hiç, gülümseyişini yüklenip gittiğini düşünmüştün belki
üstelik benim kürt ya da ermeni olma olasılığımı da geçirmemiştin aklından
öylece uzatıvermiştin dudaklarını, insan olmam yetiyordu beni sevmene
türkçe öpüyordun beni, ben bütün dillerde seviyordum gözlerindeki yeşili
milliyetçilik, tanrı'nın varlığını inkara giden şahlanmış bir at gibi aldı gemi azıya
kan, her damarda aynı kırmızının şırıltısıyla akıyor kurşunların adresi şaşmasa da
oysa tanrı yaratmıştı hırant'ı da, aynı güneş emzirmişti anadolu bozkırlarında
beni mi tepeleyecekler gavur mahallesi'nde; yoksa mıgırdıç'a mı geldi şimdi sıra
karadeniz'de hamsi mevsimi ve ben seni özlediğim kadar özledim hamsi yemeyi
çocukluğumun ahı kalsa da gürcüce küfürlere lazca şarkılar katıp öpebilirim seni
"bebeklerin ulusu yok"tu hani, "kurşun adres sormaz" demişti bir zamanlar biri
bir ülke kalbinden nasıl vurulur'un akşamüstü versiyonuydu halaskargazi
on dokuzuydu ocak'ın, ödenecek borçlar vardı, seni güneşlerden toplayacaktım
daha boş verecektim işsiz kaldığıma filan, öpecektim gülüşündeki acemi bakıştan
bir çerkez güzelinin iri gözlerine konan martılar da insanlığın sularında değil mi
nedir öyleyse "halkların kardeşliği"ne uzatılan bu kokuşmuş bağnaz dil
çingene pembesi en çok sana yakışıyor, gülüşün bile pembe senin, ölüm de nesi
çok çiçekli bir bahçe işte memleket ve bütün kökler aynı topraktan emiyor güneşi
AYHAN SÖNMEZ
ocak '07, antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder