6 Aralık 2006 Çarşamba

EMEĞİN SANATI'NDAN 1. MERHABA




EMEĞİN SANATI'NDAN MERHABA

EMEĞİN SANATI Grubu 04 Temmuz 2004 tarihinde antoloji.com  sitesi içinde emekten ve insandan yana sosyalist gerçekçi bir sanatın izini süren şair, yazar ve sanatseverlerce kuruldu. Hiçbir siyasi görüş ya da grubun çerçevesi altına girmeden, çalışmalarını sürdüren grup,   kendini "Ben sosyalistim!" diye ifade eden herkese   kapılarını açık tuttu...

Bu dergi,  grup üyelerinin  üretim ve yaratımlarını dışarı açma çabasının yanında,  kültür emperyalizminin ideolojisi olan postmodernizm, sanatın her alanına bir ahtapot gibi yapışırken, aynı duyuş ve düşünüşleri paylaştığımız  insanlarla tanışarak ve birleşerek yeni bir dalga yaratma amacıyla oluşturuldu.

Postmodernizm, kitlelerin direniş inancını ve istencini kırma çabasıyla sağ ya da sol görünümlü yüzüyle sanatı kapitalizmin güdümüne verirken, bizler sosyalist gerçekçiliğin bayrağını  yeniden sanat  alanlarına dikmek; sanatsal çabamızı sosyalist uyanış ve direnişe dönüştürmek kararındayız. Haykırışımıza vereceğiniz yankı, bize daha büyük güç katacaktır. Bizim temel belgimiz Bertolt Brecht'in şu sözüdür:

"BİZİM SANATIMIZ TOPLUMSAL KAVGAMIZIN BİR PARÇASIDIR!"

BU SAYININ SAVSÖZÜ

"Bu gün hümanist ve devrimci bir söylem eksikliginin yarattığı manevi yokluga dikkat çekmek istiyorum. Öykü, galiplerin yazdığı resmi tarihe karşı ayaklanırken, şiir kendi toplumlarını öldüren intiharlarıyla Roma'nın kendi duvarları dışında kalan dünyayı harap edişini yankılayan kökten dinciliğin karşısına dikiliyor. Filistin'i parçalayarak mahkum eden, kontrol noktalarında gözünü dünyaya açan bebegiyle hayatı muştulayan kadın; işte bu öykünün yazarı.Evini yerle bir edip, zeytin ağaçlarını kökünden söken buldozerlere taş atan çocuk; bu şiirin şairi."  ELİAS KHOURY

YAŞAMDA VE SANATTA 
ON BEŞ GÜNÜN İZDÜŞÜMÜ


DARISI BAŞIMIZA... CHAVEZ GENE KAZANDI... 


Din, milliyetçilik,tüccar zihniyeti gibi yönelimlere saplanmadan HALKIN EKMEĞİni çoğaltma, büyültme; insani çaba ve kaygıyı öne çıkarmanın zaferi bu........





GÜN ENGELLİLERİN DÜNYA KİMLERİN? 



Bir 3 Aralık daha geldi geçti. İnsanlar birgün sonra unutulacağını bile bile  sözler verdiler, konuştular, şamatalı kutlamalarla geçiştirdiler Engelliler Gününü.. Birgün sonra gene unutuldu engellilerin sorunları. Bu konuda bir şey söylemeden önce "engelli" kavramını iyi anlamak gerekir. Kimdir “engelliler” ya da kimlere “engelli” denir? 

“Engelliler” zihince ve bedence diğer insanlardan farklı olduğu ileri sürülen insanlardır. Nedir onları engelli kılan? Ya bir organlarının eksikliği ya da organlarının yeterince etkin olamamasıdır. Peki bu durum engellilerin diğer insanlardan uzaklaştırılmasına, ayrı tutulmasına bir gerekçe midir? 

Hayır. Ne diyor 2003 Engelliler Yılıyla ilgili olarak UNESCO BİLDİRİSİ? “Toplumu bireyler ve ayrıca engelliler değil sadece bireyler oluşturur. Bunun gerçek anlamda algılayıp hayata geçirdiğimizde bizler de birer birey oluruz.” 

Demek ki birey olmanın yani insan olmanın temel koşulu engellileri de toplumun içinde görebilmek, onları anlayabilmektir. Bu konuda herkesin kendisini sorgulaması gerekmez mi? “Engelliler de bizim çocuğumuz diye mi düşünürsünüz? Yoksa, bir oyun alanında çocuğunuz engelli bir çocukla oynamak istediğinde onu oradan uzaklaştırır mısınız? Çocuğunuzun gittiği ana sınıfında engelli bir çocuk olmasını memnunlukla mı karşılarsınız, yoksa bu konuda rahatsızlık duyarak hemen okul yöneticileriyle görüşmeye mi gidersiniz?  

Eğer hep ikinci seçeneklere göre davranıyorsanız.... çocuğunuzu daha baştan “BU DÜNYA SADECE NORMALLER İÇİNDİR” gibi olumsuz bir anlayışla yetiştirdiğinizin, yanlış davranışlara yönlendirdiğinizin farkında mısınız? 

Bunun yerine, çocuğunuza insanların farklı olabileceğini şimdiden öğretmeniz daha doğru olmaz mı? Kaldı ki engelli olmak, her an, hepimizin yaşayabileceği bir hayat gerçeği değil midir? Hangimiz sapasağlam başladığımız bu hayatı, bu biçimiyle sürdürebileceğini iddia eder. Bir kaza, bir maganda kurşunu ya da bir doğa yıkımı sonucu, bir trafik canavarı eliyle engelli durumuna düşmüş nice insan var... 


ÇUKUROVA'NIN, TARIM EMEKÇİLERİNİN,
DOĞANIN ŞİİRİNİ ÇİZEN RESSAM DURAN KARACA ÖLDÜ...


Duran Karaca, 1934'te  Adana-Ceyhan'da doğdu. İDGSA Resim Bölümü’ne 1956’da girdi. Halil Dikmen ve Cemal Tollu atölyelerinde çalıştı. 1962’de mezun olunca Paris, Amsterdam ve Kopenhag’da müze ve galerilerde incelemeler yaptı, büyük ustaların yapıtlarını yakından tanıma olanağı buldu. 1962’de İstanbul’da Lisette Zara ile ortak bir sergi düzenledi.

Duran Karaca, 1990'lı yılların başlarına kadar sürdürdüğü bu dönem çalışmalarında, yöresel içerikli anlayışı tekdüzeliğe sürükleyen tehlikelerden uzak tutmayı başarmıştı. Çukurova'nın 'sarı sıcak' yaşamını yansıtan ve renkçiliği, bu tür resmin yapısal bütünlüğü içinde ileri düzeylere taşıyan bir sanatçı tutarlılığı, Duran'ın en dikkate değer özelliğidir. 

Doğup büyüdüğü ve yaşamı boyunca da bağlarını kesmediği yöre (Çukurova) , Duran için, resimlerine tükenmeyecek malzeme oluşturmanın ötesinde, var olmanın da gerekçesiydi. Ceyhan-Ankara hattı üzerinde biçimlenen bir kişilik profili düşünün, bu profil, söz konusu hattın dışında kendisi için başka bir yaşam alanının bulunabileceği ihtimalini aklından bile geçirmemeyi bir 'dürüstlük' işareti saymıştır. Bu anlamda dürüstlük, salt Duran'a özgü sanat anlayışının olmazsa olmaz bileşeniydi. Kendi içine kapalı olmak biçiminde algılanmamalıdır böyle bir tutum. Haklı ya da haksız, çevresindeki insanlara kuşkuyla bakarak, güvenilir ya da namuslu olanlarla olmayanlar arasına kesin sınırlar koyarak, sanatsal anlamda dürüstlüğü de bu sınırlar kapsamında düşünerek yaşadı Duran Karaca; bu görüşünden ödün vermemeyi ilke edindi. Yanıldığı da oldu elbet, ama doğru bildiği yoldan sapmamakta kararlı davranması, resmine de istikrarlı bir yol haritası çizmiştir. 

Duran Karaca, ilerici aydın kişiliğiyle geniş kültürlü bir yaklaşım içinde toplumsal olayların değerlendirilmesine de hep önem vermiş bir yurtsever yurttaştı. Gözü pek, sözü tok, son derecede güvenilir bir sanat ve kültür insanıydı.  Onun yurt ve insan sevgisiyle dolu yüreği (28.11.2006 durdu.. Anıları yeni ve renk ve çizgilerde hep bizimle olacak...



NOT: E-Dergimize yapıt göndermek isteyen dostlar, emegin_sanati@mynet.com adresine gönderebilirler.  Ayrıca grubumuza üye olarak, grup adresi yoluyla da bizlerle ilişki kurabilirsiniz: http://gruplar.antoloji.com/emegin-sanati Google Grup E-Posta Adresi: emegin_sanati@googlegroups.com Facebook Grup Adresi: http://www.facebook.com/album.php?aid=9847&id=100000398597738&saved#!/group.php?gid=25084311107 Twitter Adresi: http://twitter.com/#!/emeginsanati  Emeğin Sanatı E-Kitaplığı: http://issuu.com/emeginsanati

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder